KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA İZDİVAÇ. H.RAHMİ GÜRPINAR
ayrılık gecesi içinde bir korku hissi ve sevgiliye hasretle sarılarak ağır ağır geri dönerler. Bu dönüş sırasında sevgilinin hasreti güya her saniye artan bir şiddetle yükselir, çekim büyür. Işığını ve ısısını gittikçe artıran bir hızla, ateş saçan bir aşkla uzayları yırtarak, yakarak sevgililerinin yakınına koşarlar, koşarlar; Güneş’e en yakın noktaya gelirler. Bunlardan bazıları, Güneş’teki atmosfere kadar yaklaşır, adeta alevlerine sürtünecek kadar sokulur. Bu yaklaşmayla sanki hasretlerini giderdikten sonra yine o uzun uzay yoluna atılırlar. Güneş gezegenlerinin yörüngelerinden birer birer atlayarak Güneş’in hükmünün geçtiği son sınır olan Neptün’ün yörüngesinden çıkarak uzay boşluğuna dalarlar. Açılırlar, açılırlar. Yörüngelerinin en uzak noktalarına ulaştıkları zaman Güneş’in manyetizması bunları yine birer birer o ihtişama ve sevgi yakınlığına davet eder.
Kuyruğuyla bize dokunacağı söylentileri çıkan Halley yıldızı 1835 senesinde, yani bundan yetmiş beş sene önce yine Güneş’in yakınından, yörüngesinin en yakın noktası olan o sevgi mıknatısı noktasından geçmiştir. Var olan kayıtlara göre Halley’in, Güneş’in çevresinde her yetmiş beş senede bir, tam devir yaptığı anlaşılıyor.
Bu sırada dinleyici hanımlar arasında bir gürültü kopar. İrfan Bey susar, kulak verir. Şu tartışmayı işitir:
M – Aman sus, alık kadın.
H – Ben niye olayım? Sensin alık.
Se – İkinizin de onar paralık aklı yok.
H – Kesin sesinizi de dinleyelim. Bakalım bey daha neler söyleyecek.
L – A, burasını hamama çevirdiniz. Konferansı mı dinleyeceğiz, sizi mi? Bey anlattı, anlattı, tam kuyruğa geldi, artık patladınız, duramadınız.
H – Öyle kardeş, öyle. Kuyruğu dünyaya çarpacağı zaman patırtıyı kopardılar…
A – Merak etmeyiniz canım… Böyle lakırdıyla değil, küçük tövbede mi,39 yoksa aralık ayında mı gelip çarpacakmış? O zaman doya doya seyredersiniz.
M – Biz bir söyledikse siz on söylüyorsunuz. Dünya’nın yuvarlak olduğuna, bu uzayın içinde top gibi dolaştığına Halime Hanım’ın bir türlü aklı ermiyor da onu erdirmeye çalışıyorum.
L – Onun aklı ermiyor da bakalım senin ki eriyor mu?
M – A, ben o kadar alık mıyım? Niçin ermeyecekmiş?
L – Öyleyse anlat bakalım, mademki bu Dünya yuvarlakmış, akşam sabah fırıldak gibi dönüyoruz da biz sokağa çıktığımız zaman niçin yuvarlanıp denize düşmüyoruz? Bu kadar çocuklara, köpek yavrularına neden bir şey olmuyor?
H – Yaradan Mevlâ koruyor da onun için.
L – Sen sus hanım, ben sana sormuyorum.
C – Boşuna gürültü etmeyiniz. Ne deseler hemen inanıverirsiniz. Erenköyü taraflarına hiç gittiniz mi? Koskoca ovalar, kırlar, göz alabildiği kadar denizler… İşte dünya o değil mi? Bunun neresi yuvarlakmış? Gözüme mi inanayım, size mi?
A – A… yuvarlaktır elmasım, yuvarlak. Erenköyü’ne kadar ne gidiyorsun? Ne gerek var. Aksaray’dan tramvaya bininiz, Bayezid’e kadar o koca yokuşları çıktıktan sonra bir düzlük gelir. Çarşıkapısı’nı geçiniz, Türbe’den aşağıya bir iniş başlar. A, işte yusyuvarlak.
L – Hiçbiriniz gereği gibi anlayamamışsınız.
C – Biz anlayamamışsak anlat bakalım, yuvarlağın üstünden niçin yere düşmüyoruz?
L – A, ondan kolay ne var?
C – Eh, hadi söyle.
L – Karpuzun, kavunun üstünde karınca gezdiğini hiç görmediniz mi?
He – A, öyle ya, öyle ya doğru! Duvarda, tavanda tahtakuruları düşmeden nasıl geziyorlar?
Se – Bizim köşkte asıl yenidünyanın üzerinde böceklerin her türlüsü geziniyor. Niçin aşağıya düşmüyorlar?
C – A, bu nasıl söz? Tahtakurusu, karınca başka; insan başka… Tahtakurusu gezinir, ama biz tavanda yürüyebilir miyiz? İlâhi hanım!
F – Tahtakurusu mu? O kör olasıcayı söylemeyiniz. Bizim Vefa’daki evde o kadar çoktu ki, çamaşır ipinin üstünde cambaz gibi gezinirlerdi.
Ş – Ya pire? Pire?
F – A, o daha marifetlidir. Sabahleyin yorganın üstünden tutmaya uğraşırken insanın parmaklarının arasından kurtulursa ta alnına kadar hoplar… Pek atiktir.
S – Ya öteki?
F – Hangisi?
S – (F Hanım’ın kulağına eğilerek): Bit…
F – Aman, o musibeti söyleme. O miskin mundarı aklıma getirme.
S – Nasıl miskin? Topalı, yedi mahalleyi dolaşırmış.
B – Frengistan’da pireyi arabaya koşarlarmış, dayım söyledi.
F – İşit de inanma. Hiç o mini mini hayvan araba çekebilir mi?
D – Arabaya deyip de koskocaman landoya40 koşmazlarmış ya? Onun da kendine göre küçücük arabası varmış. Ona buna parayla seyrettirirlermiş.
F – Maymunların da çalgı çaldıklarını işittimdi, ama bunu duymadımdı.
G – Ya bir ayı, şehirde güzel bir kıza âşık olmuş. Gazetede onu okumadınız mı?
F – Hay sen sakla Rabbim! Ayıdan pek korkarım.
G – Ayının Çingene’yle homur homur güreştiğini seyretmedin mi hiç?
D – Ayı için şebeğin amcasıymış derler.
F – Aman nesi olursa olsun, hoşlanmam!
D – A, ben şebeği pek severim. Ne kadar maskaradır. Hele o al cepkenini, püsküllü takkesini giyip de aynaya baktığı vakit gülmekten kırar geçirir.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.