Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс
bir anına gelip kaderini onun kaderiyle birleştirebilir, pek seve seve kabul ettiği o önemli tasarıdan da, elinde olmayarak, vazgeçebilirdi. Bütün bunlardan ötürü de, hiç vakit kaybetmeden, Sophy ile kavgaya tutuşmayı, yok yere kıskançlık yüzünden mesele çıkarmayı kararlaştırdı. Bu önemli mesele üzerinde karara vardıktan sonra, bardağı sağ elinden sol eline geçirdi, yeniden sağ eline aldı; bunu da, rolünü daha büyük bir dikkatle oynayabilmek için yapmıştı. Sonra, kendine bir parça çekidüzen verip adımlarını rüyalarının tek kahramanının kutsallaştırdığı yere doğru yöneltti.
Sözü geçen yer Chelsea’deydi. Sophy Wackles, dul annesiyle ve iki kız kardeşiyle birlikte, orada, dar gelirli küçük hanımlar için pek küçücük bir okul açmıştı. Çevredekiler bu okulun varlığını birinci katın penceresine asılmış olan yumurta biçimli küçük tabeladan öğrenmişlerdi.Tabelada “Hanımlar Okulu” yazılıydı. Sabahları dokuz buçukla on arası, ayakta sallanan, nazik yaşlarda bir tek kızın, parmaklarının ucuna basarak kapının tokmağını elindeki okuma kitabıyla vurmaya çalıştığı görülürdü. Bu okuldaki eğitim görevleri şu şekilde dağıtılmıştı: İngilizce dil bilgisi, kompozisyon, coğrafya, jimnastik güllelerini kullanma dersleri Bn. Melissa Wackles’in üzerindeydi. Yazı, aritmetik, dans, müzik, genel kültür derslerini Bn. Sophy Wackles üzerine almıştı. El işleri, marka, örnek bezi işleme dersleri Bn. Jane Wackles’indi. Dayak, aç bırakma gibi işkenceler, cezalar da Bn. Wackles’in sorumluluğu altındaydı. Melissa Wackles en büyük kızdı, Sophy ortancaydı, Jane de en küçükleri. Melissa şöyle böyle otuz, otuzbeş yaz görmüştü, sonbaharın sınırındaydı; Sophy, yirmi yaşında taptaze, neşeli, gürbüz bir kızdı, Jane de on altısında ya var, ya yoktu. Bn. Wackles ise üç yirmisinde, mükemmel, yalnız biraz kinci bir yaşlı hanımdı.
İşte Richard Swiveller acele acele güzel Sophy’nın huzurunu bozmak için bu hanımlar okuluna gelmişti. Beyazlargiyinmiş, üzerinde alev gibi bir gülden başka bir süs bulunmayan Sophy onu pek zarif bir işle uğraşırken karşıladı. Yapılan iş de, küçük odayı süsleyen, rüzgârlı havaların dışında her zaman pencere kenarlarında duran çiçek saksılarını yerleştirmekten ibaretti. Bu işin yapılışını seyretmek iznini koparan gündüzlü öğrencilerin duruşları, bir gün önce saçlarını sarı bir başlık içinde kapalı tutmuş olan Jane Wackles’in benzerine pek rastlanmayan lüle lüle saçları, yaşlı hanımla büyük kızının ağırbaşlı kibarlıkları, ağırbaşlı duruşları Swiveller’e pek olağanüstü görünmüştü ama aşırı bir etki yaratmamıştı.
Gerçek şu ki –zevkler ölçüye vurulamayacağına, böylesine garip bir zevk bile kasıtlı, kötü niyetli bir icat olarak nitelendirilemeyeceğine göre gerçek şu ki– Bn. Wackles de büyük kızı da hiçbir zaman B. Swiveller’in yapmacık tavırlarından pek hoşlanamamışlardı: İkisi de onun adı ne zaman geçse “şen bir delikanlı” deyip içlerini çekerek, kötü duygular altında, başlarını sallamaya alışmışlardı. Dick Swiveller’in Sophy’ye karşı takındığı tavırlar da pek anlamsız, geçici, hiçbir şekilde evlenme niyeti taşımadığı anlaşılan tavırlardı; genç hanım da artık bu işi şu ya da bu şekilde bir sonuca bağlamasının doğru olacağına inanmaya başlamıştı. Bundan dolayı da ondan yüz çevirmeyi, bir küçük cesaretlendirmeyle hemen teklif yapmaya hazır görünen bir bahçıvana yönelmeyi kararlaştırmıştı. Bundan dolayı da –yani o eğlenti özellikle bu mesele için düzenlendiğinden– Richard Swiveller’in gelmesini pek istiyordu; Richard’ın okuduğu mektubu evine kadar kendisi getirmeye onu bu istek zorlamıştı.
Bn. Wackles, büyük kızına:
– Alacağı kızı iyi yaşatmaya niyeti de imkânı da varsa bunu bize ya şimdi açıklar ya da bir daha hiç açıklayamaz! diyordu. Sophy de:
– Benimle gerçekten ilgileniyorsa, bu gece açıklamalı! diye düşündü.
Yalnız, bütün bu sözler, davranışlar B. Swiveller’in bilgisinin dışında kaldığı için onu hiç de etkilemediler; oda, içinden, birdenbire nasıl kıskançlık gösterisi yapabileceğini tasarlamaya çalışıyordu. Aynı zamanda Sophy’nin o gece her zamankinden çok daha az güzel görünmesi ya da kendisinin kız kardeşi olması için dua ediyordu. Böylece, aralarında bahçıvan B. Cheggs’in de bulunduğu davetliler gelince B. Swiveller’in işi kolaylaşacaktı. Ne var ki B. Alick Cheggs yalnız, desteksiz gelmedi; akıllılık edip kız kardeşi Bn. Cheggs’i de getirmişti. Kız hemen Sophy’nin yanına koştu, iki elini birden yakalayıp iki yanağından öptü, kolayca duyulabilecek bir sesle, erken gelmemiş olmalarını dilediğini fısıldadı.
Sophy:
– Erken? Hayır, diye karşılık verdi.
Bn. Cheggs, yine önceki gibi fısıldayarak:
– Ah, şekerim, dedi. Öylesine azap çektim, öylesine tasalandım ki buraya saat dörtte gelmemiş olmamız mucize sayılır. Alick öyle sabırsızlanıyordu ki! İnanmazsın, yemek saatinden önce giyinmişti, gözü hep saatteydi, hep bana takılıyordu. Bunlar hep senin yüzünden oluyor, yaramaz arkadaşım.
Sophy kızardı, Alick Cheggs de hanımlardan utanıp kızardı. Sophy’nin annesiyle kız kardeşleri de onun daha çok kızarıp bozarmasını önlemek için ona sevgiler, iltifatlar yağdırdılar, Richard Swiveller’i de kendi hâline bıraktılar. İşte onun da istediği şey buydu; kızmış gibi görünmek için iyi bir bahane bulmuştu. Yalnız, özellikle aramaya geldiği, bulacağını hiç de ummadığı bahaneyi bulunca da cidden pek öfkelenmiş, şu Cheggs denilen adamın küstahlığıyla ne demek istediğini merak etmişti.
Neyse, ilk “kadril”de (halk oyunları bayağı sayıldığı için danslara bu ad veriliyordu) Sophy’nin elini tuttu; böylece de, bir köşede asık suratla oturup ortada dans eden genç hanımın güzelim vücudunu seyretmekte olan rakibine karşı bir üstünlük kazanmış oldu. Üstelik, bu Swiveller’in bahçıvana karşı kazandığı tek üstünlük de olmadı; bütün aileye hafife aldıkları adamın ne değerli bir insan olduğunu göstermek için, belki de içtiği içkinin etkisiyle,öyle kıvrak dönüşler yaptı, öylesine ustalıkla dans etti ki orada bulunanlar şaşırıp kaldılar. Özellikle, pek kısa boylu bir bilginle dans etmekte olan pek uzun boylu bir şey şaşkınlıktan olduğu yerde kalakalmıştı. Bn. Wackles bile o an için eğlenmeye pek hevesli görünen üç küçük kızı azarlamayı unutmuş, aile içinde böyle usta bir dans edenin bulunmasının gerçekten gurur verici bir şey olacağını düşürtmekten de kendini alamamıştı.
İşte bu gergin durumda Bn. Cheggs hararetli, faydalı bir müttefik olduğunu ispatladı: Swiveller’in başarılarını alaycı bir gülümsemeyle küçümsemekle yetinmemiş, her fırsatta da Sophy’nin kulağına böyle gülünç bir yaratık tarafından rahatsız edilmekten, her an Alick’in adama saldırması ihtimalinden korkan kıza avutucu sözler fısıldamaktaydı; Alick’in gözlerinin nasıl da sevgiyle, öfkeyle parıldadığını, gözlerine fazla gelen ihtirasın aynı zamanda burnuna da hücum ettiğini, kıpkırmızı bir parlaklık verdiğini anlatmaktaydı.
Sophy, Alick Cheggs ile iki kere dans edip pek gösterişli bir şekilde ona cesaret veriyormuş gibi davrandıktan sonra Dick Swiveller’e:
– Bayan Cheggs ile dansetmelisin, dedi. Öyle tatlı bir kız ki… Üstelik, ağabeyi de çok hoş.
Dick:
– Çok hoş ha? diye mırıldandı. Buraya bakışından da çok memnun olduğu belli diyebilirim.
Bu sırada, Jane de (önceden tembihlenmişti) saçlarının lülelerini aralayarak, ablasına B. Cheggs’in ne kadar kıskanç görüldüğünü fısıldadı.
Richard Swiveller de:
– Kıskanç mı?