Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс
değiştirmiyordu. Düşmanının üzerine öyle bir hırsla atıldı, öylesine şiddetli ısırmaya, dövmeye başladı ki ancak birkaç dakika sonra serbest kalabildi. İşte o zaman, ancak o zaman kendini, kan ter içinde, perişan bir hâlde, sokakta buldu. B. Richard Swiveller de onun çevresinde bir çeşit dans numarası yapıyor, bir yandan da “daha isteyip istemediğini” soruyordu.
Dick Swiveller, tehdit dolu bir tavırla ilerleyip gerilerken:
– Dükkânda ondan daha pek çok var, diyordu. Her zaman bol miktarda hazır mal bulundururuz elimizde. Köylerden bol bol, sık sık sipariş gelir de… Biraz daha ister miydiniz, efendim? İsterseniz, çekinmeyin, söyleyin.
Quilp omuzlarını ovuşturarak:
– Ben başka birisi sandımdı, dedi. Kim olduğunuzu niçin söylemediniz?
Dick:
– Siz kim olduğunuzu niçin söylemediniz, diye sordu, evden dışarı deli gibi fırlayacak yerde?
Cüce kesik bir iniltiyle:
– Kapıyı çalan da sizdiniz, öyle mi? diye sordu.
– Evet, kapıyı çalan adam benim. Ben geldiğim zaman o hanım çalmaya başlamıştı ama, pek hafif çalıyordu; onun için, kendisini bu zahmetten kurtardım.
Bunları söylerken, biraz ileride titreye titreye durmakta olan Bn. Quilp’i işaret etti.
Cüce, karısına öfkeli bir bakış fırlatarak:
– Hınğh! diye homurdandı. Ben de kabahatin sende olduğunu sanmıştım. Ya siz, beyim, siz de burada bir hasta bulunduğunu, kapıyı da kıracakmış gibi çaldığınızı bilmiyor musunuz?
Dick:
– Vallahi, işte ben de onun için çaldım ya! dedi. Burada biri ölmüş sandım.
Quilp:
– Besbelli bir maksatla geldiniz? dedi. Nedir istediğiniz?
Dick Swiveller:
– Yaşlı beyin nasıl olduğunu öğrenmek istiyorum, dedi. Hem de bunu küçük Nell’in kendinden öğrenmek istiyorum. Onunla şöyle baş başa biraz konuşmalıyım. Ben ailenin dostuyum, efendim, yani hiç değilse aile fertlerinden birinin dostuyum, bu da aynı şey sayılır.
Cüce:
– Öyleyse içeri buyurun, dedi. Buyurun, efendim, buyurun. Size gelince, Bayan Quilp, benden önce siz buyurun.
Bn. Quilp duraklıyordu, Quilp ısrar etti. Bu bir nezaket gösterisi ya da herhangi bir gerekçeye uymak çabası değildi; çünkü kadıncağız kocasının evden içeri niçin bu sırayla girmek istediğini çok iyi biliyordu: Cüce, bu şekilde, karısının çürükten, parmak izlerinden pek seyrek yoksun kalan kollarına bir iki çimdik atmak fırsatını elde edecekti. Dick bu sırrı bilmediği için, bir çığlık duyunca şaşırdı, dönüp arkasına bakınca da Bn. Quilp’in birdenbire bir silkinişle yoluna devam ettiğini gördü. Yalnız, böyle şeyler onu ilgilendirmezdi; çok geçmeden, olanları unuttu.
Dükkâna girdikleri zaman cüce:
– E, şimdi siz lütfen yukarı çıkın, Bayan Quilp, dedi. Nelly’nin odasına girin de kendisinin aşağıdan istendiğini bildirin.
Dick B. Quilp’in sözünün geçerliğine alışmamıştı.
– Siz burayı adamakıllı benimsemiş görünüyorsunuz, dedi.
Cüce:
– Burası benim! diye karşılık verdi.
Dick bu sözlerin ne anlama geldiğini, B. Brass’ın varlığının da ne gibi bir nedene dayandığını merak etmeye başlamıştı ki, bu sırada Bn. Quilp, telaşla aşağıya inip, yukarıdaki odaların boş olduğunu bildirdi.
Kadıncağız tir tir titriyor:
– Yemin ederim ki odaların hepsini teker teker dolaştım, hiçbirinde bir tek kimse yok, diyordu.
B.Brass, ellerini kuvvetle çırparak:
– İşte bu da anahtarın esrarını çözüyor! dedi.
Quilp kötü kötü Brass’a baktı, karısına baktı, Richard Swiveller’e baktı; hiçbirinden bir şey öğrenemeyince de telaşla yukarı fırladı. Çarçabuk aşağıya dönüp karısının sözlerini doğruladı. Dick Swiveller’e bakarak:
– Bu gidiş, doğrusu, pek garip bir gidiş, dedi. Ben kendisinin o kadar yakın, candan dostu olduğum hâlde benimle haberleşmeden gitmesi çok garip, doğrusu. Ama, mutlaka bana mektup yazacaktır ya da Nelly’ye yazdıracaktır. Evet, öyle yapacaktır, mutlaka. Nelly bana çok düşkündür. Güzel Nell!
Dick Swiveller, ağzı bir karış açılmış, öylece duruyordu. Quilp hâlâ sinsi sinsi ona bakarak Brass’a döndü, kasten ilgisiz bir tavır takınarak, bu olayın eşyanın taşınmasını etkilemeyeceğini bildirdi.
– Hoş, eşyanın bugün gideceğini biliyorduk ya, yalnız, bu kadar erken, sessiz sessiz olmayacaktı bu iş. Onların da elbet bir bildikleri vardır, elbet bir bildikleri vardır.
Dick şaşırmıştı:
– Acaba hangi cehennemin dibine gittiler? diye söylendi.
Quilp başını salladı, nereye gittiklerini pekâlâ biliyormuş da bunu açıklamaya yetkisi yokmuş gibi dudağını ısırdı.
Dick de, şaşkın şaşkın çevresine bakınarak:
– Peki, ya eşyanın taşınması da ne demek oluyor, ne demek oluyor? diye sordu.
Quilp:
– Onları bendeniz satın aldım, efendim, dedi. E, başka bir diyeceğiniz var mı bakalım?
Dick pek sersemlemiş bir hâlde:
– O sinsi ihtiyar tilki, servet yapıp, uzaktan deniz gören güzel manzaralı sakin bir kulübeye mi taşındı? diye sordu.
Cüce de, ellerini sıkı sıkı ovuşturarak:
– Sevgili torunlarla onların sadık dostları kendisini sık sık görmeye gelmesinler diye de, dinlenmeye çekildiği yeri gizlemeye çalışıyor, sizin demek istediğiniz bu mu? diye sordu.
Richard Swiveller, kendisinin pek önemli bir yer tuttuğu tasarının birdenbire bir yana atılıvermesinden, iyice dehşete düşmüştü; tasarladıklarını daha tomurcuk hâlindeyken koparıp atmak pek ağır gelmişti ona. Daha bir gece önce Frederick Trent’ten yaşlı adamın hastalık haberini almış, Nell’e bir nezaket ziyaretinde bulunup geçmiş olsun demek, kızın yüreğini dağlayacak olan şirinlik gösterilerine hemen başlamak istemişti. İşte kendisi böyle bin bir türlü güzel şey tasarlarken, Sophy Wackles’e karşı beslemeye başladığı nefret yavaş yavaş artarken, Nell, yaşlı adam, paranın hepsi ortadan kayboluvermiş, eriyip kaybolmuş, kim bilir nereye gitmişti! Daha bir adım atılmasına bile fırsat kalmadan tasarıda başarısızlığa ulaşılmıştı.
Daniel Quilp, bu kaçışa içinden hem şaşırmış, hem de üzülmüştü. Kaçaklarla birlikte birtakım gerekli giyeceğin de gitmiş olduğu keskin gözlerinden kaçmamıştı; yaşlı adamın zihninin adamakıllı zayıflamış olduğunu da bildiği için, doğrudan doğruya çocuğun idaresine bırakılan bu maceranın ne şekle döküleceğini merak ediyordu. Cücenin her ikisinin de akıbetini düşünüp tasalandığı söylenemez; çünkü böyle bir şey ona karşı büyük haksızlık olur. Cücenin huzurunun kaçmasının nedeni yaşlı adamın bir yerde para gizlemiş olduğuna hiç ihtimal vermemesi, bunları avucunun içinden kaçırmış olduğuna inanmasıydı. Bu da ona utanç, kendini suçlama isteği vermişti.
Quilp, aklından bunlar geçerken, Richard Swiveller’in de başka nedenlerden ötürü bu duruma