60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi. Анонимный автор
bir kız gördü.
– Bundan sonra sana hizmet edeceğim, diyerek kız elindeki kabı uzattı.
Ninenin donuk gözlerinde hayat ışığı yandı. O, elleri titreye titreye, tabağın içine gözyaşı döküle döküle istini 11 içti. Sonra kan ter içinde, nefes nefese dikkatle Güle-ser’e baktı:
– Bu gece benim için kuymak pişir kurbanın olayım, dedi” (Hüseynov, 1956). 12
Meherrem Hüseynov’a göre yazar, hikâyenin bu ilk şeklinde kurguya Güleser’i dâhil etmek suretiyle “kandırmacılığa, şematizme” yönelmiş; eserdeki “bedii mantık” bozulmuş; “sunilik” ortaya çıkmıştır. Eserin “tekmilleşdirilerek” ikinci varyanta ulaşılması ile özellikle de nine tiplemesi çok şey kazanmıştır. Hüseynov’a göre ikinci varyanttaki “olayların doğal gelişimi” ve “mantıksal dizilimi” yazarın hayati gerçeklere sadakatinden ileri gelmektedir (Hüseynov, 2012, s. 87-88).
“Dert”, Hüseynov’un edebî hayatının birinci dönemine ait bir hikâyedir ve birinci dönem hikâyelerinin bütün karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır. Fazla derinleşmemek kaydıyla kahramanlarının psikolojilerine temas eden realist bir tavrın benimsendiği “Dert” hikâyesinde köy yaşamı ve köylü ahlakına dair saptamalar öne çıkar. Ancak “Bizim Gızlar” (1953) ve “Dan Ulduzu” (1955) hikâyelerinde görülen cemiyet hayatı için idealleştirilmiş kahramanlar söz konusu değildir. “Kahramanın şahsi hayatıyla ilgili olaylar, sosyal hayat manzaralarının fonunda canlandırılmıştır” (Hüseynov, 2012, s. 85). Bu anlamda hikâye, temel insani duygulara yer vermesi nedeniyle evrensel, yaşam biçiminin yerel hayat zeminine bağlı olması, yazarın kendi çevresinden insanların hayatlarını göz önünde bulundurması münasebetiyle yerel / millî bir karakter taşır. Hikâyedeki tanrısal konumlu anlatıcı, eserdeki psikolojik hatların belirginleşmesine yardımcı olmaktadır. Anlatıcı, kahramanların zihninden ve kalbinden geçenleri yansıtmak suretiyle düşünce ve duygu durumlarını belirginleştirir. Mekâna dair çizimler son derece sınırlıdır. “Sekiz yıldır Melek nine çok sevdiği bahçesine bile hasret kalmıştı.” cümlesi dışında mekâna özgü hususiyetleri yansıtan tek bir cümleye rastlanmaz. Mekânın bu kadar sınırlı biçimde yansıtılmasının sebebi muhtemeldir ki yazarın hikâyedeki temel çatışmaya odaklanmış olmasıdır. Kişilerin fiziki portrelerinin çiziminde de yazarın fazlaca ayrıntıya girmediği görülmektedir. Melek ninenin “çevresi kırışık ama hâlâ ışıklı gözleri”, “titrek elleri” Meher’in saçındaki aklar, “esmer”liği ve “dolu, güçlü omuzları”, Güllü’nün “şişman” oluşu dışında kahramanların fiziksel nitelikleriyle ilgili bir ayrıntıya rastlanmaz.
Hikâyedeki zaman, geriye dönüşlerle 8 yıl öncesine kadar gitmekle birlikte olayların yaşanma zamanı daha kısa bir süreçte gerçekleşmektedir. Hikâyenin birinci bölümündeki olaylar 3-5 günlük bir zaman diliminde yaşanır: “Melek nine o günden sonra birkaç gün sabah akşam ellerini göğe açarak kendine ölüm diledi.” cümlesi bu bölümün zamanına dair bir fikir vermektedir. İkinci bölüm ise “Yağmurlu bir sonbahar günüydü.” cümlesi ile başlar. Ancak birinci bölümde bahsi geçen üç beş günlük zaman diliminin üzeriden ne kadar süre geçip de mevsimin sonbahara eriştiği konusunda bir bilgi yoktur.
Acar, S. (2019). İsa Hüseynov (Muğanna)’un Hikâyeleri Üzerine Bir İnceleme. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Erzurum: Atatürk Üniversitesi.
Adıgüzel, S. (2007). Azerbaycan Edebiyatında 1960 Nesri (Hikâye ve Roman). Erzurum: Fenomen.
Akpınar, Y. (2012). Azerbaycan Edebiyatı. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (ss. 501-505). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
Akpınar, Y. (1994). Azerî Edebiyatı Araştırmaları. İstanbul: Dergâh.
Hüseynov, İ. (1956). Derd Unuduldu. Edebiyyat ve İncesenet, 36.
Hüseynov, İ. (2019, Aralık). Dert (E. Rızayeva-İ. A. Kumsar, Akt.). Kardeş Kalemler, 156, 73-75.
Hüseynov, M. (2012). Janr, Zaman ve Edebi Gehreman (İsa Hüseynovun Hekayeleri). Bakı: Elm ve Tehsil.
Moran, B. (2012). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İstanbul: İletişim.
Muğanna, İ. (2013). İlanlar Deresi. Bakı: Hedef.
Şahmursoy, S. (2018). İsa Muğanna Hatirelerde. Bakı: Han.
Uygur, E. (2005). Sosyalist Realizm Kavramının Ortaya Çıkış Süreci. Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1-2, 23-30.
Yaliyeva, N. (2013). Sovet Dövrü Azerbaycan Edebiyyatı (1941-1991). Bakı: Elm ve Tehsil.
ÇİNGİZ HÜSEYNOV
Çingiz Hüseynov, 20 Nisan 1929’da Bakü’de dünyaya gelmiştir. Orta öğrenimini Bakü’de tamamladıktan sonra Azerbaycan Devlet Üniversitesinin Filoloji Fakültesine kaydolmuştur. Fakat ikinci sınıftan sonra burayı bırakarak Moskova’ya gitmiştir. Moskova Devlet Üniversitesine girmiş ve buradan mezun olmuştur. SSRİ İlimler Akademisinin Şarkşinaslık Enstitüsünde doktorasını tamamlamış ve burada önemli araştırmalarda bulunmuştur. Daha sonra SSRİ Yazıcılar İttifakında milli edebiyatlar üzerine araştırmacı çalışmıştır. İlk eseri 1955’te Bakınski Raboçi gazetesinde yayımlanmıştır. Eserlerinin yanı sıra birçok eserin tercüme faaliyetinde de bulunmuştur. 1979’da Filoloji İlmler doktoru unvanı almıştır. 1980’de profesör olmuştur. Eserlerini Azerbaycan Türkçesiyle ve Rusça yazmıştır.
KIRINTILAR
....
İlk ses, ilk çığlık… Herkesin bildiği bir gerçektir, dünyaya gelenin çığlığı: Benim de senin de. Diyor ki ey cemaat, ey dünya ben geldim, sesimden beni tanıyın. Peki başka neler gizlidir? Yaz, yorumla, sil, tekrar yaz; uydurma mahareti. Nasılsa ne bilen var ne de konuşan.
İlk gözyaşlarımız ne benim hatırımda ne de senin. Ancak, kapalı gözlerden akıp bu çığlığı yıkayan gözyaşları dere suyu misali tatlıdır, sonraları ise deniz suyu gibi acılaşır, derler.
İlk gülücük… Bunu da hatırlamıyoruz. Ancak derler ki (ne de çok demişler?!) kara bulutların ardından bir anda kendini gösteren güneş gibi göz yaşlarından doğan bu gülüş ilk gülücüktür: Dudaklar ezik büzük, gözlerde ise o gülüşün kıvılcımları… Soytarıya, hokkabaza, komik söze hangi gülüş ilktir. Ne zamandan beri hatırımdayım?
Düşün, fikret, ümitlen, belki de rüyada gördün. – Yok hatırıma gelmiyor: Çok eski zamanlardan da eski tarihim, Fevkalade devrim, efsanevî zamane belki de hiç olmamış. Hafızamda küçük, ışıltılı kırıntılar… Etraf ise boşluk, karanlık, hangi kırıntı öncekidir, en yakındır.
........................................
Beş? Evet, sanki beş yaşındayım.
Amcaoğlum Enver’le kaçıyoruz. Öyle bir kaçıyoruz ki, durduğumuzda yüzümüz sıcaktan yanıyor, sıcak terler dudağımızı kavuruyor; sanki yüreğimiz o anda ağzımızdan çıkıp çırpınarak yere düşecek. Çay taşı misali odamızdan çıkıp kızıl kulesi görünen Aleksandr Nevski Baş Kilisesi’nin sivri uçlu, ok misali demir milleri arasından dosdoğru kaçıyoruz… Artık ne amcaoğlum sağ ne o çit duruyor ne de baş kilise var. Deniz yuttu, kızgın alevler eritti, zaman yıktı.
Kaçıyoruz… Ve ilk defa ben kendi başıma bu kambur sokaktayım. Kendimizi göstermeden (neredeyse yakalayacaklar), kaçıyoruz! Amcaoğlumla
11
Hamurlu ve sulu bir yemek türü.
12
Zikreden, Meherrem Hüseynov (Hüseyinov, 2012, s. 88). Hikâyenin ilk varyantında kahramanların isimleri de farklıdır. Meher yerine Mehed, Güleser yerine Gülsüm isimleri kullanılmıştır.